1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Politikaİtalya

Avrupa'da tehlike: İtalya'nın sağa kayışı

von Nahmen Alexandra Kommentarbild App
Alexandra von Nahmen
26 Eylül 2022

İtalya'daki post-faşistler, hafta sonu yapılan seçimlerde elde ettikleri zaferi kutluyor. DW editörü Alexandra von Nahmen, seçim sonucunun AB'ye muhtemel etkilerine dikkat çekiyor.

Fotoğraf: Gregorio Borgia/AP/picture alliance

Twitter'da Almanya'dan bir kullanıcı "İtalya ile kutluyoruz" paylaşımını yapıyor. Avrupa Parlamentosu'nun Fransız üyelerinden birinin de İtalyanların Avrupa Birliği'ne (AB) alçakgönüllülük dersi verdiğini yazdığı dikkat çekiyor.

Avrupa'nın dört bir yanındaki sağcı politikacılar ve seçmenler, Giorge Meloni'nin seçim zaferinden  memnun. Sağ milliyetçi İtalyan Kardeşler partisinin lideri Meloni, hafta sonu İtalya'da yapılan genel seçimlerin açık farkla galibi ve gelecekteki İtalya hükümetinin başı olarak görünüyor.

AB'nin kurucu üyelerinden İtalya'daki bu sonuç, aynı zamanda bir dönüm noktası. Çünkü İtalyan Parlamentosu, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hiç bu kadar sağa kaymamıştı. Kökü neofaşizme uzanan Meloni'nin İtalyan Kardeşler, açık ara önde olsa da hükümeti kurmak için ortaklara ihtiyacı olacak. Matteo Salvini'nin sağ milliyetçisi Lega Partisi ve Silvio Berlusconi'nin sağcı Forza Italia partisi ile birlikte hükümeti kurmak için gerekli olarak çoğunluğu sağlıyor.

Alexandra von Nahmen - DW Brüksel Bürosu Yöneticisi

Hayal kırıklığı içindeki seçmenler

İtalya'daki sağa doğru bu güçlü kayış, ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumla ilgili. Ülkede geniş bir kesim mutsuz ve siyasilere karşı öfkeli. Bu yüzden de sandık başına çağrılan seçmenlerin üçte biri oyunu kullanmadı. İtalya'da geçen dört yıl içinde üç ayrı hükümet kurulmuştu. Bu hükümetlerde yer almayan Meloni'nin partisi denenmemiş bir parti olmaktan büyük ölçüde fayda sağladı.

Enerji krizi, enflasyon, ülkeye göçte kontrol kaybı algısı ve gelecek korkusu, karizmatik sağcı politikacı Meloni tarafından ustaca ele alındı ve seçmenleri bu konulara kanalize etmeyi başardı. Seçmenlerin ilgilendiği konulara ilişkin sözler verdi. Çünkü bunlar İtalyanların tam olarak duymak istediği şeylerdi. Seçmenler, Roma'daki siyasi elitlerin büyük bir kısmının üstünü çizmiş durumda. Siyasi sınıf, toplumda sadece kendini zenginleştirme kulübü olarak algınılanıyor.

Bu kötü durumdan da AB sorumlu tutuluyor. AB, İtalya'daki pek çok kişi tarafından soğuk, anlaşılmaz, öncelikle sermayenin çıkarlarına bağlı, üye ülkelerdeki insanların gerçek sorunlarından uzak, kalıplaşmış bir uzlaşma cenneti olarak görülüyor.

Sağcı popülistlerin tehlikeli söylemleri

Giorgia Meloni tam da bu noktalardan söylemlerini formüle etti. AB'yi beceriksiz, bir bürokrasi canavarı olarak azarladı, Brüksel'deki "alemi" sona erdireceğini ve orada İtalya'nın çıkarlarını vurgulayarak temsil edeceğini anlattı. Avrupa hukukunun ulusal hukuktan üstün olmasının mümkün olmayacağını da sık sık dile getirdi.

Giorgia Meloni, AB'den veya ortak para birimi eurodan ayrılma çağrısı ise yapmıyor. Meloni, AB'ye yönelik temel eleştirileriyle büyük olasılıkla AB kurumlarıyla ters düşen ve AB'nin birlikteliğine meydan okuyan Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a benzer bir soruna dönüşecek.

AB'nin birliğine tehdit

Meloni, Batı ve AB'nin Kremlin'e karşı birlikte hareket etme gerekliliği söz konusu olduğunda bir sorun haline gelebilir. Orban şu anda AB liderlerini Rusya'ya karşı yaptırımları kaldırmaya çağırıyor. İtalya'dan da bu çağrının devamı gelebilir. Çünkü Giorgia Meloni yaptırımları desteklediğini ve Ukrayna ile dayanışma gösterdiğini söylese bile, hükümetteki müstakbel ortakları buna karşı çıkabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in arkadaşı olduğunu iddia eden Berlusconi, geçtiğimiz günlerde televizyonda "Putin'in savaşa itildiği" iddiasında bulundu. Lega Partisi'nin lideri Matteo Salvini de AB yaptırımlarını "Bize diz çöktüren önlemler" diye eleştirdi.

Bu, Avrupa Birliği'nin gelecekte Rusya ile ilişkilerinde ne kadar birlikte hareket edebileceği sorusunu gündeme getiriyor, ki bu konu tam da her zamankinden daha önemli hale gelmişken. Sert ve soğuk bir kış, enerji krizini şiddetlendirirse diğer AB ülkelerindeki popülistleri de güçlendirecektir. İsveç'teki sağ milliyetçi Demokratlar, iki hafta önce yapılan parlamento seçimlerinde ikinci güç haline geldi. Meloni'nin zaferiyle birlikte AB'ye karşı çıkanların eli güçlenmiş durumda.

İnsanların sorunlarına eğilmek

Öte yandan İtalya'nın AB'ye ihtiyacı var. Ülkenin korona pandemisi için kurulan yeniden yapılanma fonundan ekonomisini istikrara kavuşturmak için 200 milyar euro alması gerekiyor. Sağ popülistlerin kazanması bu planı değiştirmemeli.

Macaristan örneği, iç düşmanların Birliğe ne kadar zarar verdiğini gösteriyor. Ancak hepsinden öte, Meloni ve benzerlerinin yükselişi, AB'nin insanları doğrudan ilgilendiren sorunlarla mücadele konusunda daha fazla cesaret göstermesi gerektiğini de gösteriyor.