1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk ve AdaletTürkiye

Gülşen'in suçlandığı TCK 216 herkese eşit uygulanıyor mu?

25 Ağustos 2022

Gülşen hakkında imam hatiplilere hakaret ettiği gerekçesiyle başlatılan soruşturma "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçuyla ilgili tartışmaları yeniden başlattı.

Gülşen
Pop müzik sanatçısı GülşenFotoğraf: Anka

Pop müzik sanatçısı Gülşen'in Nisan ayındaki bir konser sırasında kullandığı ve Çarşamba günü sosyal medyada paylaşılan "İmam hatipte okumuş daha önce, kendisi sapıklığı oradan geliyor" sözleri tepkilere neden oldu. Konser görüntülerinin paylaşılmasının ardından hakkında Twitter'da "#Gulsentutuklansın" kampanyası başlatılan ünlü sanatçı ile hakkında bazı imam ve avukatlar suç duyurusunda bulundu. Sosyal medya hesaplarında yayınlanan videoyu ihbar kabul eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gülşen olarak tanınan Gülşen Bayraktar Çolakoğlu hakkında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216'ncı maddesi uyarınca "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" iddiasıyla resen soruşturma başlattı. Gülşen daha sonra tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Sanatçı, mahkemeye sevk edilmesinin ardından sulh ceza hakimliğince tutuklandı.

Gözaltına alınması gerekiyor muydu?

Başlatılan soruşturma hukukçular arasında tartışmaya yol açtı. Soruşturma yapan savcılık, üst sınırı üç yıl olan suçun şüphelisi Gülşen'in polis eşliğinde adliyeye getirilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri Gülşen'i evinden gözaltına aldı.

TCK'nın 216'ncı maddesinin gözaltına alınmayı gerektirmediğini savunan Avukat Veysel Ok, durumun ifade hürriyetini de ihlal ettiği görüşünde. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda gözaltı şartlarının belli olduğunu ifade eden Ok, belirtilen suçun gözaltına almayı gerektirmediğine dikkat çekti. Ok, Gülşen hakkındaki kararı şu sözlerle değerlendirdi:

 "Kaçma ihtimali gibi kuvvetli suç delili gibi durumlarda gözaltı kararı verilebilir. Gülşen'in vakasında böyle bir durum yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin çok sayıda içtihadı var. Hiç kimse bir sözünden dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamaz. Şu anda Gülşen'e yapılan özgürlüğünden mahrum bırakmak. Bence bu hukuki bir gövde gösterisidir.  Hukuku araçsallaştırmanın net fotoğrafını gösteriyor. Bunun Ceza Muhakemesi Kanunu ile hiç ilgisi yok."

Gülşen'in sözleri gerçekten suç mu?

Gülşen, ifadesi alındıktan sonra savcının kararına göre tutuklama veya adli kontrol istemiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilebilecek. Savcı, ifadesini aldıktan sonra mahkemeye sevk etmeden de Gülşen'i serbest bırakabilir. Dosyanın incelenmesi sonucunda Gülşen'in sözlerinin suç unsuru barındırdığına kanaat getirilirse hakkında üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılacak. Savcı, Gülşen'in sözlerinde bir suç unsuru saptamazsa takipsizlik kararı verecek.

Peki, Gülşen'in sarf ettiği sözler gerçekten suç mu? Bazı hukukçular, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunun unsurlarının oluşmadığı görüşünde. Bunu savunanlardan Avukat Figen Çalıkuşu, Gülşen'in söylemlerinde bir nefret veya şiddet söyleminin olmadığını belirterek, şunları söyledi:

"Yasada tanımı yapıldığı gibi halkı aşağılamaya, tahrike yönelik bir ifade de yok. Yasanın uygulanması için çok önemli bir koşul var. Yakın ve somut bir tehlike, kamuoyunda infial,  tahrik yaratacak somut tehlike olması gerekiyor. Dört ay önce söylediği sözler demek toplumda bir infial yaratmamış, tahrik unsuru haline gelmemiş, açık tehlike olmamış. Dört ay sonra bu pişiriliyor, videolarıyla sosyal medyaya servis ediliyor. Onun üzerinden başlatılan bir süreç var."

TCK'nın 216'ncı maddesi herkese eşit uygulanıyor mu?

Türkiye'de yıllardır tartışmaların odağında olan Türk Ceza Kanunu'nun "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunu düzenleyen 216'ncı maddesi, pop sanatçısı Gülşen hakkında başlatılan soruşturma ile yeniden gündeme geldi. Hukukçular, TCK'nın 216'ncı maddesinin son zamanlarda savcılar tarafından çok geniş kapsamlı değerlendirildiği ve suç olmayan birçok davranışın bu kapsamda yargıya taşındığı görüşünde.

Peki, bu kanun herkese eşit uygulanıyor mu? Bu suçlamanın sadece bir kesime yöneltildiğini ifade eden Avukat Veysel Ok bu soruyu şöyle yanıtladı:

"Egemen kültüre, egemen dile, egemen kişilere, dine, mezhebe, yönelik bir eleştiri söz konusu olunca uygulamaya konulan bir madde. Kürtlere, Alevilere, kadınlara, LGBTİ bireylere yönelik nefret söylemi olduğunda bu maddenin kullanılmadığını görüyoruz. Türklüğe, İslam'a, imam hatiplilere ve egemen kültüre bir eleştiri olduğunda işletildiğini görüyoruz. Bu madde Türkiye'de tamamen egemen kültürü korumak amacıyla kullanılan bir maddedir."

Ok: Azınlıkları koruyan bir madde olmalıydı

Türkiye'deki kanunlarda nefret söylemi ile ilgili bir madde yok. Onun yerine TCK'nın 216'ncı maddesi kullanılıyor. Veysel Ok, normalde bu maddenin azınlıkları koruması gerektiğini düşünüyor. 216'ncı maddenin egemen kültürü değil, azınlık olan Alevi, Kürt ve Ermenileri koruması gerektiğine dikkat çeken Ok, "Türkiye'de maalesef tam tersi anlayış söz konusu. "Kürtleri öldürün veya HDP'lileri öldürün" diyen manşetlere takipsizlik kararı veren savcılıklar görüyoruz. Ama İslam'a, egemen kültüre veya Türklüğe herhangi bir eleştiride bu madde kullanılıyor" şeklinde konuştu.

Çalıkuşu: Bu çok ciddi bir çürümeyi gösteriyor

Organize suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Sedat Peker hakkında da barış akademisyenleri ile ilgili söylediği "oluk oluk kanlarını akıtacağız" sözleri nedeniyle aynı maddeden soruşturma başlatılmıştı. 11 yıl hapis istemiyle yargılanın Peker, sözlerinin ifade hürriyeti kapsamında kaldığını gerekçesiyle beraat etmişti.

Hukukçular buna benzer birçok örneğin yaşandığı Türkiye'de bu kanunun hukuksal olmayan, ancak siyasi olan konularda çok elverişli bir şekilde kullanıldığı görüşünde. Savcıların siyasi iradenin hassasiyetlerine göre davrandığını belirten Avukat Figen Çalıkuşu, savcıların resen soruşturma açılması gereken hallerde eylemsiz, hareketsiz kaldığını düşünüyor. Çalıkuşu, şu değerlendirmede bulundu:

"Sedet Peker'in iddiaları karşısında eylemsiz kalan savcılar var. Önceki gün Yalova Üniversitesi'nde bir öğretim görevlisi, 'Namaz kılmayanlar önce dövülür, sonra öldürülebilir' dedi. Savcıların bunun için bir soruşturma yaptığını duymadık. Sezen Aksu için Çağlayan Adliyesi önünde toplandılar. Beynine sıkacaklarını, dilini keseceklerini söylediler. Sonra ne oldu? Bunları söyleyenlerin ihale aldığını duyduk. Bu çok ciddi bir çürümeyi gösteriyor. Devlet ve kurumlardaki çürüme maalesef toplumu da çürütüyor."

Bugün polis tarafından gözaltına alınan daha sonra da tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen, ardından da tutuklanan Gülşen hakkında dava açılıp açılmayacağı önümüzdeki günlerde belli olacak. Eğer dava açılırsa Gülşen üç yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik