1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran'da 2023: Baskılar artacak

Shabnam von Hein
1 Ocak 2023

2023 İran için kolay bir yıl olmayacak. İktidar ile halk arasındaki uçurum her zamankinden daha da büyük. Dış politika açısından ülke bir çıkmaza girmiş durumda.

İran'da Jina Mahsa Amini'nin ölümü sonrasında başlayan protestolar 2022'ye damgasını vurdu
İran'da Jina Mahsa Amini'nin ölümü sonrasında başlayan protestolar 2022'ye damgasını vurduFotoğraf: SalamPix/abaca/picture alliance

2023 yılında İran iktidarını en çok 2022'de özgürlük ve eşitlik talepleriyle sokaklara dökülen kadın kahramanlar zorlayacak. ABD'de yayımlanan Time dergisi İranlı kadınları, baskıcı yönetime karşı cesaretlerinden ve dirençlerinden dolayı 2022 yılının kahramanları olarak ilan etti.

İran'daki binlerce kadın, güvenlik güçlerinin yoğun baskılarına ve acımasız zorbalıklarına rağmen, kamuya açık alanlarda başörtüsü takmayı reddediyor ve böylece ülkedeki siyasi sistemi sorguluyor.

22 yaşındaki Sünni Kürt Jina Mahsa Amini'nin, "Başörtüsünü kurallara uygun şekilde takmadığı gerekçesiyle" ahlak polisleri tarafından gözaltına alınmasından kısa süre sonra hastanede hayatını kaybetmesi, aşağılama ve kötü muameleye karşı ülkedeki kadınları ayağa kaldıran bir gerekçeye dönüştü.

Protestocular "Allah'a karşı savaş açmakla" yargılanıyor

02:15

This browser does not support the video element.

"Kadınların yaptığı bir kültür devrimi"

DW'ye konuşan İranlı sosyolog Azade Kian, "Bu, kadınların İran'da yaptıkları bir devrim, en azından bir kültür devrimidir" diyor.

Paris Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Feminist Araştırmalar Merkezi'nin direktörlüğünü yürüten Kian, uzun süredir İran'daki kadın hareketini araştırıyor.

Kian İran'daki gelişmeleri şu sözlerle özetliyor:

"İlk kez çok sayıda kadının korkularının üstesinden geldiğini ve en azından büyük şehirlerde, (zorunlu olmasına rağmen) başörtüsü takmadan kamuya açık alanlara çıktığını görüyoruz. Bu, toplumdaki kadın imajını seküler bir hâle getirdi ve kadınları daha fazla adım atmaya ve eşit haklar talep etmeye teşvik etti."

İran'da başörtüsü takmadan sokağa çıkan kadınların sayısı artıyorFotoğraf: Michinari Nishida/The Yomiuri Shimbun/AP Images/picture alliance

İran'da kızların ve kadınların başörtüsü takmaları 1979 yılındaki İslam devriminden sonra zorunlu hâle getirildi.

İran rejimi için kadının başörtüsü takması aynı zamanda onun itaat etmesi ve boyun eğmesi anlamına geldiği için ayrı bir öneme sahip.

İran'da kadınların cinsiyetleri nedeniyle yaşadıkları dezavantajlar Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) son raporunda da gözler önüne seriliyor. WEF tarafından hazırlanan 2022 Cinsiyet Farkı Raporu'na göre İran, uluslararası karşılaştırmada 146 ülkenin bulunduğu listenin 143'üncü sırasında yer alıyor.

İran'da üniversitelerde eğitim gören kadınların sayısı erkeklerden daha fazla. Resmi verilere göre, 2006 yılından bu yana öğrencilerin yüzde 60'ını kadınlar oluşturuyor. Ancak kadınların iş gücü piyasasındaki payı ise yüzde 15.

İktidarın tek amacı baskıyla protestoları sonlandırmak

İranlı parlamenter Hüseyin Celali 5 Aralık'ta yaptığı açıklamada, "Hicab, İslam Cumhuriyeti'nin bayrağıdır. Kim takmayı reddederse ağır bir bedel ödemek zorunda kalır" sözleriyle başörtüsünün rejim açısından taşıdığı önemi dile getirdi.

İran Parlamentosunun Kültür Komisyonu üyesi de olan Hüseyin Celali, başörtüsü takmayan kadınlara, banka hesaplarını bloke etmenin de yer aldığı bir dizi yeni cezaların uygulanacağını açıkladı.

Celali, diplomatik açıklamalara çok fazla önem vermeyen, rejimin planlarını noksansız uygulayan uzlaşmaz din adamlarından biri olarak biliniyor.

İran liderleri, ülke çapında süren protestolara, 400'den fazla kişinin ölmesine ve yaklaşık 18 bin kişinin tutuklanmasına rağmen ciddi reformlar yapmayı pek düşünmüyor. Rejim sert bir duruş sergiliyor ve protestocuları infaz edilen idam cezalarıyla korkutmaya çalışıyor.

Protestoculara güvenlik güçlerinin şiddet uygulaması Batı'da da sert bir dille eleştiriliyorFotoğraf: didarnews

İranlı siyaset bilimci Sadık Zibakalam, ülke yöneticilerinin halkın siyasi sistemden duyduğu derin rahatsızlığı anlamadığını belirtiyor.

Muhalif tutumu nedeniyle Ekim ayından bu yana İran'daki üniversitelerde ders vermesine izin verilmeyen Zibakalam DW'ye verdiği demeçte, "Şu anda devlet yöneticilerinin tek amacı protestoları bastırarak sona erdirmek. Son aylarda yaptıkları açıklamalardan anlaşılacağı üzere ne siyasal ne de toplumsal sorunlara çözüm önerilerinin olmadığı açık" diyor. Zibakalam protesto dalgasının her an geri dönebileceğini de sözlerine ekliyor.

İktidar sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kalıyor

2022'de İran, 1979'da İran İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana görülen en şiddetli ve en uzun protestolara sahne oldu. Protestolar her ne kadar örgütlü olmasa ve göstericilerin sayıları kritik seviyelere ulaşamasa da etnik ve dini azınlıklar da dahil olmak üzere toplumun her kesiminden ilgi gördü. Nitekim İran'da çok farklı dil ve etnik kökenden insanlar yaşıyor. 84 milyon nüfuslu ülkede halk, siyasi baskıların yanında ekonomik kriz, hızla artan enflasyon ve giderek büyüyen su kıtlığı sorunlarıyla ile boğuşuyor. Devlet, istihdam edeceği kişilerde liyakat yerine ideolojik bağlılığa bakarken, her geçen yıl daha da kronikleşen sorunlara cevap vermede yetersiz kalıyor.

Şervin Hacıpur'un seslendirdiği "Baraye" protestoların marşı haline geldiFotoğraf: Khaled Desouki/AFP/Getty Images

Bir gecede protestocuların marşı haline gelen şarkıda da İran'da çekilen acılar tarif ediliyor. Şarkının adı "Baraye," "Bu yüzden" anlamına geliyor. Şarkı, Eylül 2022'de genç besteci ve şarkıcı Şervin Hacıpur tarafından bestelendi.

Sözleri, insanların sokağa ne için çıktıklarını açıkladıkları sosyal medya paylaşımlarından derlenerek yazıldı:

"Kız kardeşime, kız kardeşine ve kız kardeşlerimize. Bu paslı kafaları değiştirmek için. Utanç için, yoksulluk için. Sokak çocukları ve hayalleri için, tüm kurumuş ağaçlar için, yaşayan son İran çitası için, temiz hava için, nefes almak için, normal bir yaşama duyulan özlem için."

Dış politika: Bölgesel ve küresel baskı

İran hükümeti dış politikada da bir çıkmaza girmiş durumda. İran ile varılan nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için Viyana'da gerçekleştirilen müzakereler aylardır yerinde sayıyor.

Çin ile 2021 yılında 25 yıllık kapsamlı bir işbirliği anlaşması imzalayan İran'ın, Pekin ile ekonomik işbirliğini artırma planları da gerçekleşmiyor. Bu kapsamda İran'da planlanan altyapı inşaatı veya serbest ticaret bölgeleri gibi yaklaşık 100 ortak projede de hiçbir ilerleme kaydedilmedi. İran'da iş yaparken ABD'nin yaptırımlarının olumsuz sonuçlarından çekinen Çinli yatırımcılar geri çekildi. İran için daha da acı verici gelişme ise Çin'in Tahran'ın Basra Körfezi'ndeki ezeli rakibi Suudi Arabistan'a yaklaşması oldu. İran'daki Şii din adamları da Suudi Arabistan'daki Sünni Kraliyet ailesi de kendilerini İslam dünyasının dini lideri olarak görüyor ve bölge ülkelerinde nüfuzlarını artırma mücadelesi yürütüyorlar.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Çin Başbakan Yardımcısı Hu Çunhua'yı 13 Aralık 2022'de Tahran'da kabul ettiFotoğraf: Iranian Presidency/ZUMA/IMAGO

Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in Aralık ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyarette, iki ülke sadece teknoloji ve güvenlik gibi alanlarda işbirliğini genişletmekle kalmadı, aynı zamanda Riyad ve Pekin politikalarını İran'a karşı koordine etme kararı aldı.

Riyad'da yapılan ortak açıklamada, İran nükleer programının barışçıl niteliğini ortaya koyarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliğini güçlendirmeye, iyi komşuluk ilkelerine ve diğer devletlerin iç işlerine karışmama ilkelerine saygı göstermeye davet edildi.

İngiltere'de bulunan Sussex Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler dersleri veren Kamran Matin DW'ye yaptığı açıklamada, "Tahran, son 10 yılda Çin ile ilişkilerini genişletti, Çin ile Rusya'yı Batı'ya karşı en önemli müttefikleri olarak görüyor" diyor ve ekliyor:

"Çin için Basra Körfezi'ndeki Arap ülkeleriyle ekonomik işbirliği önemli bir rol oynuyor. Bu durum, Çin'in çıkarlarını nasıl tanımladığını ve İran'la olan ilişkisini nasıl gördüğünü ortaya koyuyor."

Çin, Katar ile Ekim ayında uzun vadeli sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedariki ve gaz üretimine katkı sunmak üzere bir anlaşma imzalamıştı. Katar ve İran, Basra Körfezi'nde küresel doğal gaz rezervlerinin yüzde 18'ini oluşturan bir doğal gaz alanını birlikte paylaşıyor. Ancak İran, ABD'nin yaptırımları ve yetersiz hâle gelen altyapı nedeniyle Batı'ya gaz sevkiyatı ve dolayısıyla satışı gerçekleştiremiyor.

İran için Rusya ile işbirliğini güçlendirmenin ise ekonomik açıdan çok fazla bir avantajı yok.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından bu yana ABD ve İngiltere kaynakları İran'dan Rusya'ya silah sevkiyatı gerçekleştiği bilgisini paylaşıyor. Rusya'nın İran'dan balistik füzelerin yanı sıra insansız hava araçları (İHA) satın aldığı belirtiliyor. Söz konusu İHA'larla Rusya'dan Ukrayna'ya yapılan saldırılarda Ukrayna'daki enerji altyapısı ağır hasar görmüştü.

İran'dan Rusya'ya yapılan silah sevkiyatı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ediyor. Ancak Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olan Rusya, İran'a karşı yaptırım kararı almasını veto edebilir.

Buna karşın Rusya da, İran'la ekonomik işbirliğini çok fazla önemsemiyor. Hatta Rusya; Çin, Hindistan ve Türkiye gibi İran'ın köklü müşterilerine önemli fiyat indirimleriyle petrol ve gaz sunuyor.

Shora Azarnoush'un katkısıyla