1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başlar mı?

30 Ocak 2024

İsveç pürüzünün aşılması sonrasında gözler F-16 sürecine çevrildi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Nuland ise S-400 sorunun çözülmesi halinde Türkiye'nin F-35 programına geri dönebileceği mesajını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe BidenFotoğraf: Susan Walsh/AP/picture alliance

Türkiye'nin İsveç'in NATO'ya katılımını yaklaşık 20 ayda onaylamasıyla gözler ABD'deki F-16'lar sürecine çevrilirken, bu pürüzün aşılmasından sonra iki ülke arasındaki mevcut sorunlara çözüm bulunup bulunamayacağı ve Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısının aralanıp aralanamayacağı tartışılıyor.

İsveç için TBMM'den onay çıkması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası ve sonrasında ABD yönetiminin F-16'lar için Kongreye resmi bildirimde bulunmasının ardından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili ve Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland 28-29 Ocak günlerinde Ankara'da temaslarda bulundu.

Nuland, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelirken aynı zamanda "Stratejik Mekanizma" toplantısında ikili ilişkilerin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası konular ele alındı.

DW Türkçe'nin resmi kaynaklardan edindiği bilgilere göre mekanizma görüşmeleri genel olarak "yapıcı" geçti ve "somut potansiyel iş birliği konuları" da ele alındı. Bu çerçevede Hakan Fidan'ın bahar aylarında Washington'a gitmesi söz konusu olabilir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden'ın 2021 Ekim ayında Roma'daki NATO zirvesindeki görüşmesinde üzerinde anlaştıkları Stratejik Mekanizma'nın ilk toplantısı 2022'nin Nisan ayında ekonomi ve ticari alanlarda iş birliği odaklı düzenlenmişti. Altı ayda bir dönüşümlü olarak iki ülke başkentlerinde yapılan toplantılarda ilişkilerdeki pozitif gündemin yanı sıra sorunlu alanlar da ele alınıyor.

İsveç gibi diğer sorunlar da çözülür mü?

İsveç'in NATO üyeliğine Türkiye'nin yeşil ışık yakması ve F-16'ların önünün açılmasıyla ortaya çıkan rahatlama havasının iki ülke arasındaki köklü sorunların çözülmesi için fırsat penceresi açıp açmayacağı tartışılıyor.

Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü'nden Doç. Dr. Paul Levin ilişkilerin şu anda çok kötü durumda olduğuna işaret ederek, varılan son uzlaşmanın olumlu bir adım olduğunu ancak derinde yatan sorunların unutulmaması gerektiğine dikkat çekiyor:

"Çoğu Türk, yabancı devletler arasında Türkiye'ye yönelik birincil tehdidin ABD olduğunu düşünüyor. Ayrıca büyük ihtimalle tamamen yanlış ama samimi şekilde 2016'daki darbe girişiminin arkasında ABD'nin olduğuna inanıyor. Washington'da da Ankara'nın çeşitli konulardaki uzlaşmazlığından duyulan rahatsızlık son yıllarda gidişatı tersine çevirmenin çok zaman alacağı bir noktaya geldi."

Türkiye F-35 programına geri döner mi?

İki ülke ilişkilerinin önündeki en önemli sorunlardan biri Rusya'dan satın alınan hava savunma sistemi S-400'ler ve Türkiye üzerinde halen devam eden ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) yaptırımları.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili ve Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland, Ankara'daki temasları sonrasında CNNTürk'e yaptığı açıklamada, S-400 sorunun çözülmesi halinde CAATSA yaptırımlarının da kaldırılabileceği mesajını verdi. CAATSA yaptırımlarının, Türkiye'nin Rusya'dan S-400'leri satın alması üzerine uygulandığına işaret eden Nuland, "Patriot satışını müzakere etme sürecindeydik ve bu müzakereler devam ederken Türkiye başka bir yöne gitti. Bu yüzden bugün bazı görüşmeler yaptık. Açıkçası bu S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz. ABD, Türkiye'yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır" şeklinde konuştu. "Türkiye'nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız" diyen Nuland, "Ama yine de bu konuyu aşabilirsek, CAATSA meselesi ortadan kalkacak ve F-35 konuşmalarına geri dönebileceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili ve Siyasi İşler Müsteşarı Victoria NulandFotoğraf: Alex Brandon/Pool/ZUMA/imago images

Rusya'dan satın alınan S-400'lerin ilk parçalarının 12 Temmuz 2019'da Türkiye'ye ulaşmasının ardından ABD 17 Temmuz 2019'da Türkiye'yi proje ortağı olduğu F-35 yeni nesil savaş uçaklarının üretim sürecinden çıkarmıştı. ABD Hazine Bakanlığı da Aralık 2020'deki kararıyla S-400'ler nedeniyle Türkiye'ye CAATSA kapsamında yaptırım uygulamaya başlamıştı.

ABD'ye göre CAATSA yaptırımlarının kalkmasının tek yolu Türkiye'nin S-400 sistemine ev sahipliği yapmaması. Ancak depoda bekletildiği tahmin edilen savunma sistemi ile ilgili taraflar şu ana kadar kalıcı bir çözüm bulabilmiş değil.

Levin, S-400 meselesine çözüm bulunabilmesi ve bunun da ABD'nin CAATSA yaptırımlarını kaldırmasına yol açması durumunda bunun her iki taraf için de olumlu bir gelişme olacağını söyleyerek, "Tahminim bu yönde girişimlerde bulunulacağı ve Erdoğan'ın bir sonraki seçime kadar önünde yıllar varken bunu denemek için iyi bir noktada olduğu. Ancak çözülmesi kolay bir sorun olacağı konusunda pek de iyimser değilim" diyor.

Eski Savunma Bakanı Hulusi Akar ise Kasım 2022'de yaptığı bir açıklamada "(S-400 nerede?) deniliyor. S-400 yerinde ve kullanılmaya hazır. İntikal süresi var. Bu olduktan sonra bir saatte her şeyi hazır. Sorun yok. Herhangi bir şekilde böyle bir tehdit geliştiği takdirde ülkemizin hava savunmasının nerede olacağına karar verdikten sonra bunu götürür ve kullanırız" demişti.

F-16'larla ilgili süreç nasıl ilerler?

Washington Enstitüsü'nün Kıdemli Araştırmacısı Soner Çağaptay da Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili vetosunun "ilişkilerde yürümeyen her şeyi sembolize eden bir sıkıntıya dönüşmüş olduğuna" dikkat çekerek, vetonun kalkmasıyla bu durumun aşıldığını söylüyor.

Çağaptay, "Bu sorunun bitmesi çok önemli. Çünkü ilişkilerde belki bundan sonra güven tesisi başlayacak. Amerika'nın Türkiye'ye F-16 satışına onay vermesi de bunun ilk adımı olacak. İlişkilerde daha pozitif ve 10 senedir görmediğimiz kadar olumlu bir dönemin başladığını söyleyebilirim" diye konuşuyor.

İsveç kararının ardından ABD yönetiminin Kongreye resmi bildirim yaptığı F-16'larla ilgili sürecin nasıl ilerleyeceği de önümüzdeki günlerde takip edilecek konulardan olacak.

ABD Kongresinin satışı değerlendirmek için 15 günlük yasal süresi bulunuyor ve bu sürede itiraz gelmezse satış resmen gerçekleşiyor. NATO üyesi ülkeler için 15 gün olan ve sessizlik süreci olarak da adlandırılan bu süreçte Senato Dış İlişkiler Komitesi ile Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin değerlendirme ve itiraz hakkı bulunuyor.

Levin, anlaşmanın henüz teknik olarak nihai hale gelmediğini hatırlatarak, "Kongrenin bu satışa 'hayır' demek için hâlâ neredeyse iki haftası var. Öyle yapacak görünmüyorlar ama süreç böyle ilerliyor" diyor.

ABD yönetimlerinin bu tür resmi bildirimlerde bulunmadan önce Kongre nezdinde nabız yokladığı bilindiği için F-16'lar için bir itiraz gelmesi beklenmiyor.

S-400'ler nedeniyle bir parçası olduğu hatta ödemesini yaptığı F-35 sisteminden çıkartılan Türkiye hava savunması için 40 adet yeni F-16 ile mevcut 79 adet F-16'nın modernizasyonu için ABD'ye 8 Ekim 2021'de başvurmuştu.

Erdoğan, 30 Eylül 2021'de Soçi dönüşü sırasındaki açıklamasında "F-35 sorunu ne olacak? 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yapmışız. Bu ne olacak? Bunların akıbetini görmemiz lazım. Biz elimizde bol para var da bunları etrafa saçan bir ülke değiliz. Bu paraları da kolay kolay kazanmadık, kazanmıyoruz. Ya uçaklarımızı verecekler ya da parayı verecekler" demişti.

Türkiye 40 adet yeni F-16 almanın yanı sıra mevcut F-16'ların modernizasyonunu hedefliyorFotoğraf: Axel Heimken/AFP/Getty Images

Gelinen noktada Türkiye'nin ödemesini yapmasına rağmen alamadığı F-35 uçaklarından 40 tanesi Ege'de zaman zaman siyasi gerginliğin yaşandığı Yunanistan'a satılacak.

YPG konusunda görüş ayrılığı

Türkiye ile ABD'nin Suriye konusunda özellikle YPG'ye yönelik derin görüş ayrılığı da sürüyor. Washington Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele etmesi için YPG'ye yıllardır siyasi ve askeri destek veriyor. Ankara ise PYD ve YPG'nin pek çok ülkenin yanı sıra ABD tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen PKK'nın Suriye ayağını oluşturduğunu, Suriye'de bir devlet kurmak istediklerini söyleyerek, destek olunmamasını talep ediyor.

Türkiye ile IŞİD ile mücadelede iş birliği mesajları veren Nuland ise "Bu mücadelenin nasıl yürütüleceği konusunda her zaman aynı fikirde olmasak da iş birliğimizi güçlendirmek her zamankinden daha önemli" ifadesini kullandı. İki ülkenin birbirine ihtiyacı olduğunu belirten Nuland, özellikle Suriye'de "iki tarafın da terörle mücadele konusunda önemli çıkarları var" şeklinde konuştu. Nuland, Amerikan Foreign Policy dergisinde çıkan ardından çeşitli uluslararası basın kuruluşlarında da yazılmaya başlanan "ABD'nin Suriye'den çekileceği" iddiaları konusunda ise "ABD Suriye'den çekilmiyor" dedi.

Erdoğan ABD'ye davet edilir mi?

İsveç ile ilgili sağlanan ilerlemenin ardından Ankara kulislerinde konuşulan bir başka konu ise Erdoğan'ın resmi ziyaret için Biden tarafından Washington'a çağrılıp çağrılmayacağı.

Çağaptay, Erdoğan'ın ziyaretini mümkün gördüğünü ama iki ülkedeki seçim takvimleri nedeniyle zamanlaması açısından sıkıntılar olabileceğini söylüyor.

Türkiye'de 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler öncesinde ABD yönetiminden bir davet gelmeyeceğini çünkü Amerikan yönetiminin genelde seçimlere çok yakın zamana denk düşen ziyaret ayarlamayı tercih etmediğini belirten Çağaptay, diğer yandan ABD'de Kasım 2024'teki başkanlık seçimi için takvimin de başlamak üzere olduğunu hatırlatıyor.

Bu arada kulislerde konuşulan ancak resmi olarak herhangi bir işareti bulunmayan seçenek olarak ise NATO zirvesi dillendiriliyor. Bir sonraki NATO zirvesi 9-11 Temmuz 2024'te Washington'da düzenlenecek.

Bu arada iki ülke ilişkilerini temelden etkileme potansiyeli olan en önemli gelişme ise ABD'de Kasım'da yapılacak başkanlık seçimlerini kimin kazanacağı olacak.

 

DW Türkçe'ye sansürsüz olarak nasıl erişebilirim?

Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.