1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yorum: Kuzu kurtluk yaparken…

14 Şubat 2020

AKP’li Burhan Kuzu’nun Zindaşti’nin serbest bırakılmasına dair baskı uyguladığı iddiaları üzerine soruşturma başlatıldı. İddialar doğruysa bunun arkasında nasıl bir çıkar ilişkisi ya da tehdit var? Banu Güven yazdı.

AKP'li siyasetçi Burhan Kuzu
AKP'li siyasetçi Burhan KuzuFotoğraf: Imago/Depo Photos

Ne güzel ülke! Kuzu kurtluk yaparken, uyuşturucu mafyası ve katiller salınıverirken, masumlar cezaevinde çile çekmekte.

Türkiye'yi alanı bellemiş, meşhur İranlı mafya Naci Şerifi Zindaşti ile AKP'li Burhan Kuzu'dan söz ediyorum. Profesör unvanı taşıyan, bir dönem cumhurbaşkanı danışmanı olan, daha önceleri Anayasa Komisyonu'nda başkanlık yapmış olmasının yanısıra, kavgacı tonu ve "kendine has üslubu” nedeniyle TV ekranlarında sık sık görmüş olduğumuz Burhan Kuzu'dan.

Şimdi yazacağım kişisel gibi gelebilir, ama aslında meslek ilkeleriyle ilgili. Tartışma programlarında ya da söyleşilerde sunucuların kendisine "Hocam, hocam” diye hitap ettiklerini duydukça içim bir fena olurdu. Sanki kendilerini sevdirmek istermiş gibi, karşılarındakinin üstünlüğünü teslim edip, daha en baştan tuş olmayı kabul eder gibi bir hâl.

Gazeteci Banu GüvenFotoğraf: Tugce Simsek

Her neyse, işte o "hoca”nın Zindaşti'nin serbest bırakılmasına dair baskı uyguladığı iddialarını duymayan kalmadı herhalde. İddiaların özeti: Burhan Kuzu Cumhurbaşkanlığında Başdanışman olduğu dönemde hâkimi, savcıyı telefon bombardımanına tutup, adam adama markaja almıştı. İfadelerinde Burhan Kuzu'nun kendisini bunalttığını anlatan, mealen "Zindaşti'nin tahliye talebi ne olur benim nöbetime denk gelmesin” diye Allah'a yakaran hâkim, sonunda "cinayet, azmettiricilik ve FETÖ üyeliği” suçlarıyla tutuklu bulunan bu adamı serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Zindaşti toz oldu tabii.

Bu iddialar artık İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma konusu. Ama neden sonra? Şuraya yazıyorum: Sosyal medyada böylesine bir haber akışı olmasa, bunu da göremeyebilirdik.

Kuzu'ya ısrarla şunu sormak gerekiyor. "Zindaşti'yle nereden tanışıyorsunuz? Nasıl bir çıkar ilişkiniz var?” Israrla diyorum, çünkü tanımadığını öne sürüyordu. E, o zaman bir yemek masasında beraber göründüğünüz o fotoğraf nedir? Tabii, bu sorulara verilecek kaçamak cevaplar karşısında önüne koyulacak deliller var mıdır? Aleyhinde bu kadar ifade varken, acaba zahmete girilip Kuzu hakkında ayrıca inceleme yapılmış mıdır, delil toplanmış mıdır? Eğer savcı ve hâkimlerin birbiriyle örtüşen ifadelerinde olduğu gibi, Kuzu bu kadar pres uyguladıysa, bunun ardında nasıl bir çıkar ya da şantaj ya da tehdit yatmaktadır? Eski bir milletvekili ile mafya arasında böyle bir duruma müsaade eden bir ilişki nasıl kurulmuştur?

Zindaşti'nin hakkında yeniden tutuklama kararı veren hâkimin de ifadesi haberlere yansımıştı. Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan habere göre hâkim Ö. G. Şunları diyordu: "Cep telefonum sabit bir hattan aranmıştı. Açan kişi Külliye'den aradığını, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu'nun görüşmek istediğini iletti ve bağladı. Burhan Bey bana yine dosyayı kastederek dosya numarasını vereyim mi diye sordu ve dosyayı hatırlattı. Ben kendisine ben zaten kararı verdim. Gerek yok diyerek geçiştirdim. Numara gerekirse zaten buluruz dedim. Konuşma sonlandı. Bu durumdan yine rahatsız olmuştum. İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimi Ersin Bey ile konuştum. Dosyayı o da biliyordu. Huzursuz olduğum için dosya hakkındaki fikrini sordum. O da delil durumundan bana bahsetti. Ben ona Burhan Kuzu'nun beni aradığını ve aramızda geçen konuşmayı aktardım. O da ‘Doğrusunu yapmışsın rahat ol' içerikli beni rahatlatmak maksatlı sözler söyledi.”

Kuzu'nun presine dayanamayıp, Zindaşti'yi daha önce serbest bırakan hâkim C.Ö. ise,  Ö.G.'ye şunları demişti. "C. Bey odama geldi. Bu konu üzerine sohbet etmeye başladık. Bana Zindaşti'den bahsetti. Emniyet içerisinde bir kesimin onu haber elemanı olarak kullanmaya çalıştığını, diğer kesimin ise onu yakalamaya çalıştığını söyledi. Burhan Kuzu'dan konu açıldı. Bana kendisini de adli tatilden önce Burhan Kuzu'nun aradığını ve bu dosya ile ilgili görüştüğünü, ısrar ettiğini söyledi. Kendisinin de ‘Hocamız, bir şey diyemiyoruz' dediğini aktardı. Sonrasında bu aramaları kastederek ‘Sonuçta böyle oldu' dedi ve tahliye kararını kastetti. Böyle bir konuda arandığım için endişeliydim. Komisyon başkanımızla telefonla görüştüm. Rahatsızlığımı dile getirdim. O da adı geçen şahısla görüştüğünü bir daha aramaması gerektiğini ilettiğini, tekrar araması halinde görüşmemesi, başsavcının da bu konudan haberdar olduğunu, adı geçen şahsın tekrar araması halinde suç duyurusunda bulunacaklarını bana söyledi.”

Burhan Kuzu şimdi ifadesini alacak savcıları "Hoca” sıfatıyla haşlamaya hazırlanıyordur. Soruşturmadan ne beklenebileceği sorusunun cevabı belirsiz olmakla beraber, iddiaların ciddiyeti ve ortalığa saçılmış olması bu işi geçiştirmeyi zorlaştıracaktır.

"Hoca”ya bir çift laf daha etmek lazım. Kuzu hakkındaki yayınlar üzerine sürekli olarak yargılanmadığını, mahkum olmadığını, masumiyet karinesi olduğunu falan hatırlatıyor. Sorarlar adama, "Masumiyet karinesi mafyayla ilişkine, nüfuzunu kullanarak yargıyı etkilediğine, suçluya yardım ettiğine dair iddialar ortaya çıkınca mı aklına geldi” diye.

Ne güzel ülke… Kuzu kurtluk yaparken, masumlar cezaevinde.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik